Rengarenksin...
Mayıs-2016
Felsefeci ve sanatçı olarak araştırmacı bir tavra sahip, aydınlık-karanlık üzerine mutlak güzellik arayışları içerisinde olan! Geleceğe dair evrensel bir uyumun imkânlarını araştırırken, Doğu ile Batı kültürlerinden esinlenerek yarattığı eserler yoluyla bir ahengin ve karşılıklı hoşgörünün yolunu açan! Işığı sonsuz yaşam kaynağı kabul edip, sanatsal üretimini ışık ve rengin izdüşümleri etrafında şekillendiren! Işığın türlü oyunlarıyla yansıttığı tüm renklerini resim, heykel, enstalasyon, arazi sanatı ve rölyefleri de kapsayan geniş yelpazesinde takip eden! Tüm bilgeliğiyle bu eşsiz çalışmaları yaparken Batı’dan yola çıkıp geleneksel Doğu’nun bilgisini ve entelektüel prensiplerini anlama isteğinden güç alan! Temel prensipleri hareket, ışık, saydamlık ve özgürlük olup, bu özgürlüğü tüm eserlerine yansıtan bir akımın kurucu üyesi, Alman modernizminin öncü sanatçısı Heinz Mack!
II. Dünya Savaşı’nın geride bıraktığı yıkıntılar arasında geçen gençlik yılları ve günümüzü de içine alan uzun meslek yaşamıyla benzeri olmayan zengin bir üretime sahip Heinz Mack! Savaş sonrası geleneksel sanat anlayışını sıfırlayarak, yenilikçi ve dinamik ruhluyla yola çıkan uluslararası sanat ağı ZERO’nun üç kurucu üyesinden biri olan Mack, 85 yaşına rağmen halen ışığın doğurduğu her rengi kullanabilen enerjik bir kişilik!
’Sanatım, dünyanın tüm çirkinlikleri giyinmiş perişanlığına, mutlak güzellik ile karşı duruş niteliğindedir.” diyen Mack 20. yüzyılın en hareketli dönemlerine şahitlik eden kariyeri boyunca ürettiği resim, heykel, enstalasyon, kinetik sanatı da kapsayan çok önemli eserlere sahip. Bu eserler arasında; Doğadaki renk ve formların izini sürerek açık alanlar için ürettiği enstalasyon çalışmaları, farklı malzemeler kullanarak yaptığı heykeller, rotorlar, ışıklı sütunlar, rölyefler, çizimler, pasteller, Kromatik Takımyıldızlar adını verdiği büyük boyutlu tablolar ve özgün baskılar bulunuyor. Bunların yanı sıra sanatçının 1960’larda Sahra Çölü ve Kuzey Kutup coğrafyasından esinlenerek yaptığı ‘Land Art’ (Arazi Sanatı) çalışmaları doğa ve sanatı bir araya getiren benzersiz eserler! Öncülerinden olduğu arazi sanatı ile doğa adeta sanatsal mekânlara dönüşüyor.
Sakıp Sabancı Müzesi, ‘ZERO. Geleceğe Geri Sayım’ ile başlayan ve ‘MACK. Sadece Işık-Renk’ sergisiyle devam eden sergi programları kapsamında dünya sanat çevrelerinin takip ettiği sanat akımlarını ve sanatçıları Türkiye’yle buluşturmaya devam ediyor. “ MACK. Sadece Işık ve Renk” sergisi, sanatçının 85. yaşını ve kariyerinin 60. yılını Uzakdoğu, Avrupa ve Türkiye’de gerçekleşen bir dizi sergiyle taçlandırması açısından da ayrı bir önem taşıyor.
Sakıp Sabancı Müzesi, Heinz Mack’ın 60 senelik uzun ve üretken kariyerini özetleyen 100`den fazla eserinin yer aldığı “MACK. Sadece Işık ve Renk” sergisi’ne Şubat 2016 tarihinden itibaren ev sahipliği yapıyor. Sabancı Müzesi Mack’ın ZERO akımının belkemiğini oluşturan eserlerinden yola çıkarak meydana getirdiği resim, heykel ve kinetik sanat eserlerinden zengin bir seçki sunuyor. Sanatçının özgür ruhunu tüm eserde yakalamanız mümkün! Işık oyunları, formların derinliği çok çok uzaklara gitmenizi sağlıyor. Ve böylesi güzel buluşmaların Doğu-Batı uygarlıklarının tarih boyunca paha biçilemez mirasıyla donatıldığı İstanbul’da olması da oldukça anlamlı ve mutluluk verici!
Sabancı Müzesi’nin boğaza nazır, yemyeşil bahçesini her zaman çok sevmişimdir. Her gidişimde inanılmaz huzur bulur keyif alırım! İstanbul’a bir o kadar yakın ama bir o kadarda uzak bu bahçede hayal gücüm inanılmaz çalışır. Sanki az önce keşmekeş bir trafikten çıkmamışım gibi ruhumun, kalemimin beslenerek yaratıcılığımın en üst seviyelere çıktığını hisseder, daha eve dönüş yolunda iken neler yazacağımı planlarım! Emirgan’ın eşsiz doğal güzellikleri arasından Sakıp Sabancı Müzesi’ne doğru yürürken, boğazın büyüsü zaten beni benden alır! Hele ki yoğun bir iş günü sonrası! 17 Mayıs akşamı ise müze bahçesinde keyif içerisinde yürürken ‘ZERO. Geleceğe Geri Sayım’ Sergisi’nin en dikkat çeken işlerinden olan ve bahçede sergilenen "Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü" heykeli ile karşılaşıyorum! Altın varaklı 9 dev sütun!
Mack’ın geçtiğimiz yıllarda Venedik Mimarlık Bienali’nde sergilenen “The Sky Over Nine Columns” “Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü” eseri Boğaziçi’nde tüm görkemiyle göğe yükseliyor. Toprakla gökyüzü arasında bağlantı kuran dokuz sütün, altın varaklı mozaik kaplı bedenleriyle, ışığı görünür yaparken yansımalarını da göstererek terastan İstanbul’u izliyor. Avrupa Yakası’ndan Asya Yakası’nı seyrederken bu sanat harikasını görmek gerçekten büyüleyici! Mack’inde dediği gibi anıtsal heykeller boşluğa ihtiyaç duyarlar ve `Dokuz Sütun Üzerinde Gökyüzü` heykelinin şuanda durduğu terasta enstalasyonu gerçekten mükemmel olmuş.
Bahçe’de yer alan bu eşsiz sanat eserlerini inceleyerek “MACK. Sadece Işık ve Renk” sergisi’ni gezmeye de başlamış oldum. Fakat yetişmem gereken bir programım var! Sanatseverleri müze ortamında yoga deneyimine davet eden Sabancı Müzesi’ne doğru yürümeye devam ediyorum! Sanatın Türkiye’deki temsili konusunda birçok ilke imza atmış olan Sakıp Sabancı Müzesi, yaşayan bir mekân ve kültür merkezi olma vizyonu doğrultusunda Cihangir Yoga ile üç yıldır yoga eğitimleri çerçevesinde işbirliği yapıyor. İstanbul’u, kültür- sanatı, sosyal içerikli konuları yazmaktan inanılmaz keyif alan ben, Zeyneb Uras ile Müze’de Yoga etkinliğini duyduğum an büyük bir heyecanla rezervasyonumu yaptırdım! Bisiklet sürmek, yürüyüş, pilates, koşu uzun yıllardır hayatımın bir parçası! Sporsuz bir hayat düşünemiyorum diyebilenlerdenim! Yoga ise hayatımın içinde hiçbir zaman olmadı. Ama yoğun bir bankacı olarak yogayı hayatımın içerisine hatta merkezine almalıyım sanırım.
Tüm bu etkenleri düşününce, müthiş bir enerjiyle beni çekiyor Müzede Yoga! Hele ki Heinz Mack’ın eşsiz sanat eserlerinin yer aldığı müze içerisinde yoga yapmak! Gerçekten kolay kolay denk gelemeyeceğim bir fırsat! Yoga severlerin önceki buluşmaları doğal bir güzelliğe sahip olan müze bahçesinde idi. Bu sefer yapılan ise bambaşka bir şey! “MACK. Sadece Işık ve Renk” Sergisi’nde yoga! Böyle bir mekanda yoga yapmak inanılmaz bir fikir! Kültür, sanat, doğa, tarih ile beslenen bizler için büyük bir fırsat! Hiçbir şey rastlantı değil diyor Sevgili Zeyneb Uras! Ve ekliyor ‘Heinz Mack bir kaşif ve bir yogi… 85 yaşında inanılmaz bir sanatçı! İlk girdiğiniz salondaki o rengarenk eserler en son yaptıkları düşünebiliyor musunuz? Işığı ve tüm renklerini kullanmış! Buda beni yoganın çok kadim, çok öz bir öğretisine getiriyor; tek bir renk değilsin renkgarenksin! Bütün renklerine açılabilir misin!’ diye de ekliyor.
Sevgili Zeyneb Uras’ın da dediği gibi tüm renklerimize açılabilmek gerçekten çok önemli Özellikle bankada takım elbise zorunlu iken uzun süreler kahverengi-siyah-lacivert-gri dışında bir şeyler giyemezdik. Sonraları ise koşu, yürüyüş, bisiklet, pilates derken tüm renklerimi bende keşfetmeye başladım. Son yıllarda bankada serbest kıyafet olunca işyerinde dahi rengarenk olabiliyorum. Hem içsel hem de dış alanlarımda çok renkliliğimi sağlayabiliyorum! Yogayı hayatıma komple aldığımda ise renkliliğimi düşünemiyorum :) ‘Peki kolay mı her rengimize açılabilmek, kendimizi kabul edebilmek… Her zaman değil!’ diye ekliyor Sevgili Zeyneb... Buna kesinlikle katılıyorum. Çoğu zaman evet her rengimize açılabilsek de bazen olmuyor, olamıyor! İşte bu durumlar için bende hayatıma yogayı tam zamanlı almalıyım sanırım.
Sevgili Zeyneb ile Müze’de Yogaya başlamak üzereyiz artık! Zeyneb o kadar sıcacık ki, konuşmasına ‘İyi ki geldiniz… İyi ki duydunuz… Buraya bugün kim geldiyse, burada olması gereken kişi o! Araştıran, sorgulayan, çok cesaretli ve yogi! Bugün ilk dersi olan hoş geldin! Hocalar hoş geldiniz! Yeni yüzler hoş geldiniz!’ deyip gözlerimizin içine bakarak yumuşacık, akıcı, içten ve kucaklarcasına etkileyici giriş konuşmasını tamamladı! Gerek iş yoğunluğum, gerekse hayatın kargaşasından kaynaklı olarak, yoga yaparken çoğu zaman kendimi veremem. Bu nedenlerle şuana kadar hayatımın bir parçası olamadı yoga! Ama bu sefer çok etkileyici buldum! Birçok kısmında o içselliği yakaladım! Hele bağdaş kurup elleri avuç içlerinden ve çene altında birleştirerek gözleri kapatıp, soyutluğa daldığımız kısmı çok etkileyci idi! Eşsiz sanat eserleri ve ışığın doğurduğu tüm renklerin içinde yoga yapmak böyle bir şey demek ki! Büyüleyici! Benim için mükemmel bir birleşim oldu müze ve yoga! Birçok hareketi pilates’den bildiğim için zorlanmıyorum aslında… Ama yogada kullanılan terimleri bilmediğimden hafif yan gözle solumdaki arkadaştan kopya çekiyorum:) Kulağım Zeyneb’de, gözümde arkadaşta olunca hareketi hemen yakalıyorum… Ama ilk birkaç saniye kendimi vermemi engelliyordu bu durum.
Stretching aşamasına geldiğimizde ise sırt üstü dinlenirken Sevgili Zeyneb şefkatli bir ses tonu ve sevgi dolu bakışlarla ayaklarıma sardığım battaniyeyi, üzerime örtüp örtemeyeceğini sordu... Bende ‘gerek yok şuan üşümüyorum’ dedim sessizce… Ama kesinlikle yanlış cevap! Ben bir sonraki stretching hareketine geçeceğimizi düşmüştüm. Oysaki uzun diyebileceğim bir süre öyle sırt üstü yattık… Kendimi o kadar kaptırmıştım ki üşümeme rağmen uzanıp battaniyeyi bende üzerime çekmedim. Burada bekleneni karşıladım sanıyorum!:) Yumuşacık battaniyeyi üzerime örtmüş olsaydık sıcacık bir şekilde en derinlere dalabilirdim sanki...
İnsanı huzur içerisinde, kendi ile baş başa bırakıp, kendini dinlemesini sağlayan yoga, içinde yaşadığımız hızlı şehir hayatında biraz yavaşlayıp, kendimize dönmeyi sağlayan bir terapi adeta! Fiziksel ve duygusal etkileri son derece güçlü olan yoga, bedeni esnetiyor, rahatlatıyor ve yavaşlamamıza yardımcı oluyor. Öğretileri arasında insanı kendine yaklaştırmaya ve meditasyona hazırlamaya yönelik olanlar olduğu gibi kalbinizdeki, bedeninizdeki, işinizdeki sevgi ve güveni genişletmek amacıyla tasarlanan öğretilerde mevcut! Başarma tavırlarını ön plana çıkarmadan, zihni berraklaştıran, yeni iç görüler oluşturan, canlılığı arttıran ve kalbi temizleyerek ateşinin daha parlak ışımasını sağlayan öğretilerde yer alır. Her daim güçlü, yumuşak, akıcı ve illaki içten ve illaki içsel!
Ve bir de doğa içinde inziva programları var ki aynı zamanda büyüleyici bir tatil gibi gözüküyor! Eşsiz tarihi dokular… Doğa, huzur, keyif… Deniz, güneş, kum… Orman yürüyüşü, hamak, bisiklet… Tüm güzelliklerin bir arada olduğu inziva deneyimi ile zihinsel ve içsel sessizlik uygulamaları! Yavaşlamak isteyen, kendine yaklaşmak isteyen veya böylesi bir tatil geçirmek isteyenler için kaçırılmayacak güzellikte programlar!
İnsanlık tarihi olduğu müddetçe tatsızlıklarda olacak, acılarda, sıkıntılarda! Ama umut ve mutluluk da var olacak! Sıfırlamak herkese iyi gelecektir! Heinz Mack’in dediği gibi ‘Her şeyi unutup yeniden başlamak zorundayız!’
Zero karamsarlıktan silkinip, her şeye sıfırdan başlamak, güzel ve iyi olmak için vardı!
Zero başlangıçtı!
Zero sessizlikti!
Zero sesti!
Zero renkti!
Zero güzeldi!
Zero Ay’dı!
Zero Güneş’ti!
Zero beyazdı!
Zero iyiydi!
Zero yuvarlaktı!
Zero devingenlikti!
Zero geceydi!
Yazardan Not:
Kaynak: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi
Fotoğraflar: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi
Yorumlar