Hekimbaşı Yalısı

Boğaz`daki-Kaza

Yıllardır “Sıradışı bir yalı! Sıradışı bir konser!” diyerek; Boğazın uçsuz bucaksız manzarasını... Gülen gözleriyle sizleri karşılayan yalı sahiplerini... Misafir gibi hissettiğiniz sıcacık bir ortamı... Buram buram tarih kokan salonlarıyla Hekimbaşı Yalısı’nı yazdım yazdım yazdım... Ünlü müzisyenlerimizin, pırıl pırıl genç yeteneklerimizin müzik ziyafetleri eşliğinde, yaşanmışlıklarla dolu bir salondayım artık diyerek yazdım yazdım yazdım... Sıradışı olan kısmı ise günümüzde de yaşanmaya devam eden bir salon olması diye ekleyip Hekimbaşı Yalısı’nı tamamlayan ve inanılmaz yakışan orijinal eşyalar, sade ama bir o kadar da görkemli diyerek yazdım yazdım yazdım... Klasik müzik ziyafeti eşliğinde her fotoğraf karesi, her obje beni tarihin derinliklerine götürürken tarihte okuduğumuz ilginç hayatlar, hikayeler gözümün önünden geçer, her seferinde kendimi büyüleyici bir zaman yolculuğunda bulurum diyerek yazdım yazdım yazdım... Buradaki yaşamlar, kullanılan objeler, dikkat çekici detaylar; Hepsi birbirinden özel ve değerli diyerek yazdım yazdım yazdım...

“Hekimbaşı Yalısı’nda sıradışı olan ve beni bu kadar etkileyen neydi biliyor musunuz?” diyerek sorup ekledim; İşletme özelliği taşımayan yalıları hep dışarıdan gördük. İçeride nasıl hayatlar var? Dekorasyonları nasıl? Orijinal eşyalar korunuyor mu? Çok bilmezdik! Ki ben Hekimbaşı Yalısı’na giderken tarihi bir yalıya klasik müzik konserine gittiğimi düşünüyordum. Oysaki özgün yapısını, orijinal eşyalarını koruyabilen ve nadir yalılarından biri olan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım’a misafirliğe gitmiştim! İnanılmaz samimi, inanılmaz içten! Gözlerimin dolmasına neden olacak kadar samimiyet, içtenlik ve enerji dolu bir ortam! Bu eşsiz ortamda klasik müzik ziyafeti eşliğinde yapılan bir misafirlik deyip yazdım yazdım yazdım...

Elimde kırmızı şarabım, iki köprü arasında balkon keyfi yapıp, şarabımı yudumlarken dalgalarla sohbetim... Dalgalar yalı betonlarını yaladıkça, kulağa müzik gibi gelen o muhteşem ses! Dalgaların ve yalı duvarlarının yıllardır süre gelen dostluğu, sohbeti... Bu eşsiz ortamda şarabımı yudumlayıp, zamanda yolculuklarımı yaparken, balkona gelen bayanla muhabbete başladık. Bu muhabbet esnasında bayanın Zerhan Hanım’ın kendisi olduğunu ve yalının da işletme olmadığını, içinde yaşadıklarını öğrendim. Hayranlığım katbekat artmıştı!

Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım evlerinin sıcacık ortamında sevgiyle, zevkle, keyif içerisinde misafirlerini, sanatçı dostlarını ağırlarken sanatçılarımız bu güzel topluluk karşısında gözlerinden ışıklar saçarak sanatlarını icra ediyorlardı. Misafirlerini kusursuz bir şekilde karşılamak için son dakikaya kadar her şeyle ilgilendiklerine şahit olmak, Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım’ın heyecanının, mutluluğunun size yansımasına neden oluyordu. Her biri birbirinden özel bu konserlerden ayrılırken aile toplantısından ayrılıyormuşum gibiydim! Gerçekten görülmeye değer! Kendinize bir iyilik yapın ve mutlaka bu eşsiz değerlere ortak olun diyerek yazdım yazdım yazdım...

Bahar aylarında ise ayrı bir severim Hekimbaşı Yalısı’nı... Gösterişten uzak ama bir o kadar da hoş, zarif hazırlanmış olan ön bahçe... İkinci köprü bacağının altında, boğazın eşsiz güzelliğini seyrederek, bahar tazeliğinde, erguvanlar eşliğinde bir çay saati! Bizleri tazeleyen, enerji dolduran mükemmel bir ortam!

“Sıradışı bir yalı! Sıradışı bir konser!” başlıklı ilk yazımın yayınından sonra Sevgili Zerhan Hanım’dan aldığım mesaj da ‘‘Yazınızı okuduğumuzda ailecek etkilendik, duygulandık, zira nasıl yansımak istiyorsak öyle yansıdığımızı gördük, olduğumuz gibi, sıcak ve abartısız. Yaşamın içinde doğru yansıyabilmek bir nimet, bir ayrıcalıktır, bu tarz kişilerin iç dünyalarında kendileri ile uyumlu olduklarını gösterir, zor bir yolculuktur belki ancak değerli bir yolculuktur. Bu yansımayı bizi büyüten aile büyüklerimize borçluyuz.

O binanın tüm liyakatı Hekimbaşı Salih Efendi’ye aittir... Bize düşen onun adını şanına yakışır şekilde devam ettirmek, dolayısıyla onun ruhunun rahatsız olabileceği hiçbir etkinlik düzenlemiyoruz. Tüm ailesine bir enstrüman çalmayı öğreten bir değerlimize, biz de onun ruhunu okşayacak etkinliklerle cevap vermeye çalışıyoruz ve tüm yapılan etkinliklerin geliri evin bakım ve onarımına ayrılıyor.

Hekimbaşı Salih Efendi sade ve zarif bir kişilik, abartısız yansır, evinden de belli zaten, altın varaklı ornamentler, şaşaalı mobilyalar göremezsiniz evde, her ev sahibini yansıtır zaten. Biz ailecek profesyonel olup suni olacağımıza, amatör olup sıcak olmayı ve kucaklamayı seçiyoruz, o nedenle, aynen sizin de dediğiniz gibi, siz orada bizim misafirimizsiniz ve bir konser dinliyorsunuz. Konser veren bir müzisyenimiz dedi ki "Sanki ben Zerhan Abla’nın evindeyim, birazdan misafirler gelecek ve ben onlara piyano çalacağım" işte bu duygu bizi ihya eden. Çok teşekkür ediyor ve sizi sevgiyle kucaklıyoruz” diyerek Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nın büyüleyici hikayesini ana başlıklarıyla aktarmıştı aslında!

Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım’ın bu kadar sade, zarif, sevgi dolu, samimi olmasının yanı sıra insanlığa, sanata, sanatçıya önem verip bu eşsiz etkinlikleri düzenlerken sıcacık ve sağlam bir bağ oluştu aramızda... Aydın, üretken bu güzel insanların çabaları er yada geç büyük bir çoğunluğu ortak payda da birleştirecek diyerek bende kendi imkanlarım dahilinde bu eşsiz etkinlikleri duyurmaya çalışıyordum...

Gemi yaklaştıkça dalgaların çığlığını duymaya başladığımız an canımız acıdı... İçimiz kanadı... O hoş dingin dalgalar can dostuna çığlığını duyurmaya çalışırcasına azgın dalgalara dönüştü! Dile kolay 200 yıl yalı duvarlarıyla süre gelen dostluğu, sohbeti vardı... Nasıl dingin kalabilirdi ki! Dalgaların yalı betonlarını yalarken çıkardığı, kulağa müzik gibi gelen o muhteşem ses bir anda gitti... Dalgaların ve yalı duvarlarının feryat figanı kaldı... Onca acı, onca zarar boğazın bile canını acıttı... İki dakikada 200 yılın hatırası sökülüp atıldı!

Hekimbaşı Yalısı ve orijinal eşyaları bu güzel aile tarafından nasıl özenle korunuyor, yaşanıyor, yaşatılıyordu! Bu şaheseri, bu kültürü bizlere, gelecek nesillere aktarmak için harcanan çabanın yakın tanıkları olarak bizler ki bu kadar üzüldük, canımız acıdı Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım`ı düşünemiyordum! Ama Zerhan Hanım her zaman ki güçlü karakteri, dik duruşu ve metanetiyle çok kuvvetli mesajlar vermeye başlamıştı bile! İçime su serpen, bizleri bir nebzede olsa rahatlatan ilk mesajını okuduğumda derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum! " Biz yaşadıkça, çocuklarımız var oldukça hep varız ve var olacağız, Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’da halen var ve olacak da! Bir bitiş her zaman yeni bir başlangıca gebedir..."

Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Türkiye’nin değeri, hepimizin yadiğarı! Ne mutlu bizlere ki bu değerli miras Sevgili Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım gibi aydın, zarif, sade, derin, güçlü kişilerin elinde! Ben Zerhan Hanım’ın hayata bakışına, güçlü oluşuna, sevgi dolu yüreğine, dostlukları kucaklayışına, enerjisiyle güç veren zarif ruhuna her zaman hayran olmuştum. Bizlere bu kadar güzel örnek olurken, sezon başında babamın ani rahatsızlıkları nedeniyle konserlere gidememiş olmamdan ötürü anaç tavrıyla beni kucaklayışını ise unutmam mümkün değildi! Şimdi bu gücü ve anaçlığını kendisi, ailesi ve aile büyükleri için kullanma zamanı diye düşünürken Zerhan Hanım bu halde dahi “Babacığın nasıl oldu, merak ediyorum...” diyerek anaç tavrını sürdürmeye devam edip “Doğduğumuz zaman biz onların çocuklarıyız, biz büyüdükçe onlar bizim çocuğumuz oluyor, doğanın dengesi, lütfen diri dur, olur mu, öperim” diyerek bu acı günlerinde bile sevgisiyle, anaçlığıyla kucaklamaya devam ediyordu beni!

Zerhan Hanım güçlü kişiliğiyle örnek bir dayanma gücü sergilerken “Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı için şu an diyebileceğimiz "Yaralı ama ayakta" bir de Strauss`un müziğiyle düşünün onu, zira bilirsiniz ki acı yaşamadan, yaralanmadan kahraman olunmuyor!” diyor. Evet Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı yaralı! Yaralanan bizim tarihimiz, değerimiz, kültürümüz! Buram buram tarih kokusunu aldığım, böylesi bir değerin bu derece yara almasına dayanmak çok zor! Bizlerin dahi anıları yıkıldı, perperişan oldu! Ama Hekimbaşı Yalısı yaralı olsa da ne mutlu bize ki halen ayakta! Elbette maddi manevi olarak yaşananların altından kalkmakta çok kolay olmayacak ancak Zerhan-Süveyda kardeşler ve ailelerinin inançları, dik duruşları, metanetleri ve sevgileri her şeyin üstesinden gelecek. Tüm kalbimle inanıyorum ki bizlerinde sevgisi, elbirliği, desteği ve müziğin gücüyle bu güzel aile bunu başaracak!

Manevi değerler kaybedilmiş olsa da can kaybı yaşanmadan bu talihsiz kazanın atlatılmış olması bir teselli aslında! Ama yine de üzülmeyin, tamir edilir, yenileri alınır diyemiyoruz! Bu açıdan baktığımızda acının tarifi mümkün değil gerçekten! Zerhan-Süveyda kardeşler ve ailelerinin bu kültürü bizlere, gelecek nesillere aktarmak için harcadıkları çabanın yakın tanıkları olunca, bizler için de acı katbekat artıyor! Kültürel değerlerimizi gelecek nesillere aktarmak için zorlu koşullarda var olan bu güzel ailenin sabırla bu şaheseri Türkiye’ye, bizlere kazandırabileceklerine tüm kalbimle inanıyorum!
Tarihi eser restorasyonu, tarihi eserlerin korunmasını hedefleyen, Türkiye ve Dünya kültürünün mirasını devam ettirmek için yapılması gereken önemli çalışmalardır. Tarihi yapıların mimari değeri, kimliği, dokusu korunarak yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması, tarihi eser restorasyonu adına olmazsa olmaz adımlardır! Umuyoruz ki günümüzde çokça yapılan restorasyon hatalarına Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nda rastlamayacağız! Ve yine umuyoruz ki geçmişin kokusunu korumak için mümkün oldukça tavan kaplamaları, merdiven, kapı, pencere ve eşyalarının büyük bir kısmı kurtarılabilmiştir!
Bazen bu talihsiz kazanın özveriyle yalıyı ayakta tutmaya çalışan böylesi duyarlı bir ailenin başına nasıl gelebildiğini düşünmeden edemiyorum! Nasıl ki Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı bunca acıya rağmen direniyor, küçücük bir avize dahi Hekimbaşı Yalısı’nı terk etmiyorsa bizlerde Hekimbaşı Yalısı’nı terk etmeyeceğiz! Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı`da direnmeye devam edecek ve ev sahipleri gibi güzel günleri sevgiyle kucaklayacak! Ve tadına doyamadığımız yalı konserlerine kaldığımız yerden devam edeceğiz! Boğazın büyüsü içerisinde hoş bir o kadar da zarif hazırlanmış olan ön bahçede beş çayı sonrası, yaşanmışlıklarla dolu salona geçtiğimiz an yine Hekimbaşı Yalısı’nda melodiler yükselecek kadim dostu denizi, dalgaları ve gökyüzünü selamlayacak!
Kaza sonrasında Zerhan-Süveyda kardeşler ve ailelerinin duruşundan henüz haberim yokken dahi bunu hayal etmeye başlamıştım! En kısa sürede Hekimbaşı Yalısı’na konserlere gidecektim! Kazanın sıcaklığı devam ederken Zerhan Hanım’dan aldığımız güçlü mesajlar ise bu hayalimin gerçekleşmesine çok az kaldığının habercisiydi!
Zerhan Hanım’ın dediği gibi “Sevgili Dostlar, acının içinde bile güzeli ve ışığı görebiliyorsanız hiç bir engel sizi yenemez, ayakta kalabilmenin en etkili ve anlamlı yolu budur.”

Zerhan Hanım “İyi ki müzik var, ne türü olursa olsun, yüreğime dokunsun, beni yönlendirsin yeter... Bana hep sorarlar “Nasıl bu denli farklı tür müzik sevebiliyorsun” diye... Söyleyeyim, hepsi kişiliğimin farklı bir yanını besliyor, neden kendimi kısıtlayayım...” diyor.
Evet müzik en güçlü enerji kaynağı, kırmızı ise enerjinin rengi! Hekimbaşı Yalısı yaralı ve bitap düşmüş olsa da müziğin gücü, kırmızının enerjisiyle aydınlık yarınlara hazırlanıyor şuan!
Zerhan Hanım’ın dediği gibi “Tüm eser boyunca, yaşadığımız travmanın getirdiği, öfke, isyan, çaresizlik duygularının getirdiği tüm olumsuzlukları ardımda bırakarak eserin sonunda bir aydınlığa gene çıkabildim, bunu becerdim, içim yıkandı, hepinize gönül dolusu teşekkürler, yanımızda olduğunuz için...”

Sevgili Zerhan Hanım’ın enerjisinin büyük bir kısmını müzikten aldığını düşünürsek bu tatsız günler müziğin iyileştirici gücüyle hızla geçecek... Huzurla müziklerini dinleyecek, sanatçı dostlarını, genç yetenekleri ve misafirlerini kabul ederek eşsiz konserlere ev sahipliği yapmaya devam edecek...
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı ve kahramanları için inanılmaz tatsız günler olsa da yaşanan bu acı olay tarihe, sanata, sanatçıya değer veren dünyalar tatlısı iki kız kardeşin ne kadar çok kişinin hayatına dokunduğunu, toplumun büyük bir kısmının kalbinde nasıl yer ettiklerini gösteriyordu! İyi ki sizlerle yollarımız kesişmiş ve böylesi güzel anılar biriktirebilmişim! Yaraları nasıl sarabiliriz diye düşünürken her bir paylaşımınızla bizleri umutlandırıp mutlu ettiniz, ruhumuzu aydınlattınız. Sizin ve ailenizin de yolu ışıl ışıl olacak!

“Bir an düşündüm de Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nda restorasyon çalışmaları bitip de gene toplumda yerini alacağı gün İstanbul’un her köşesinden insanlar gelecekler bizimle birlikte olmaya...” diyor Zerhan Hanım...
Kesinlikle Zerhan Hanım’cım! Sanat aşkı dolu, kocaman yürekleriniz tüm zorlukların üstesinden gelmeye yetecek ve Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı büyüleyici bir açılış ile tüm sanatçılarımızı ve sanatseverleri ağırlayacak! Şuan açılış yazısını yazıyormuş gibi hissediyorum... Böylesi anları kaleme alırken bende Sevgili Orhan Kemal gibi parmaklarımın rüzgarlaştığını hisseder, hızına yetişemem.


Ben duygu ve düşüncelerimi yazdıkça yazabilirim... En kısa, en anlamlı ifade biçimini yine Zerhan Hanım’a bırakıyorum; “Canım acıdığında hep düşünürüm, çözüm bende, altından kalkabilirim derim ve kalkarım... Bu sefer daha farklı olmasına bir neden yok ki; inanın ve güvenin, eskisinden daha güçlü geleceğiz huzurunuza; madem sizler buradasınız; yaparız ve aşarız. Merak etmeyin, iyilik dileyin hep yaptığınız gibi, geçeriz içinden, kucaklıyorum sevgiyle ve gene müzikle...”

Bu sevgi selini tüm sıcaklığıyla devam ettirelim dostlar ve bu güzel ailenin gücünü her geçen gün katbekat arttıralım ki Hekimbaşı Salih Efendi Yalı Konserleri açılışında en kısa sürede görüşmek üzere diyelim...


Bu şaheseri, bu kültürü bizler için koruyan, gelecek nesillere aktaranlar olarak Zerhan-Süveyda kardeşler ve ailelerine tekrar tekrar teşekkür ediyor, sevgiyle kucaklıyoruz sizleri...

Yorumlar