Yazarlar Buluşması...

Işık Öğütçü-Baki Can Ediboğlu

Sabahattin Ali’nin romanı Kürk Mantolu Madonna’yı okuyup devamında kitaplara sarılan ve bir daha da bırakamayan genç bir yazar! Sabahattin Ali’ye olan aşkı onu kitapların peşinden sürüklerken; Yusuf Atılgan’ın insan üzerine yaptığı tespitlerden... Ahmet Hamdi Tanpınar’ın büyüleyici dilinden... Sait Faik’in duru gözlemlerinden... Yaşar Kemal’in insanı alıp götüren kaleminden... Dostoyevski’nin psikolojik çıkarımlarından etkilenen bir yazar Baki Can Ediboğlu!

Karakterleri aracılığıyla yalnızlığı, yaşamı, sıradanlıkları, hayatı, ölümü, sosyal normları ve monotonluğu sorgulayarak dile getirdiği hayat görüşüyle benim açımdan oldukça önemli bir yazar Baki Can Ediboğlu! Selim İleri’nin de belirttiği gibi roman sanatının modalara yenik düştüğü günümüzde, yazılması cesaret gerektiren eserlere imza atan genç bir kalem! Çok satan kitapların ürün ve asıl önemli olanın maddi kazanç olarak algılandığı bu günlerde insanların iç dünyasına yolculuk yapması gerektiğini kuvvetli yazı stiliyle aktardığı ve toplumsal yaralara ilaç olabileceği için de değerli bulduğum cesur bir yazar Can!

Yaşamın, gündemin koşuşturması-kargaşası içerisinde kendi iç dünyamızı beslemekten başka çaremiz var mı? Ruhen de sağlıklı bireyler olarak hayatımıza devam edebilmek için mutlaka iç dünyamıza yolculuklara çıkıp her seferinde onu besleyerek geri dönmeliyiz! Dünyadaki genel eğilimin dışa dönüklük olduğu bir gerçek olsa da Can’ın dediği gibi ‘Herkes kendini artık “olmuş” hissediyor ve “olduğu” şeyi “Ben işte buyum” diye başkalarına göstermek istiyor. Başarılı, önemli, güçlü olduğunu hissederek bunu herkes görsün istiyor. İç dünyana bakarsan bunun böyle olmadığını görme ihtimalin var. O nedenle bundan kaçma eğilimi yaşanıyor... Günümüzde insan kendi iç dünyasına bakmaktan çekinmemeli...’ Derin ve yoğun yazan Sevgili Can’ın kitaplarında altını çizdiğim o kadar çok cümle var ki hepimiz kendi yaşamımızdan en az birkaç cümle yakalayabiliriz!

İç dünyamızı tanımak benim için de çok önemli olduğundan ruhumun nabzını dengede tutmayı seviyorum! İçe dönüklük ile ilgili okuduğum yazılarda kendimde de gördüğüm ve benimsediğim birçok madde yer alıyor. Sanırım çoğu zaman ben de içe dönük bir insanım! Farklı farklı insanlarla zaman geçirmekten keyif alıp, sosyalleşsem de yalnızlık beni korkutmaz ve çoğu zaman yalnızlığı severim. Kendi başıma kalıp kitap okumak, düşünmek, müzik dinlemek, tarihten pencerelerde soluklanmak, doğada yürüyüşü yapmak beni inanılmaz mutlu eder ve yaratıcılığımı kamçılar! Derin düşünce, duyarlılık, yaratıcılık gerektiren işler içerisinde mutlu olurum... Bireysel işlerim dışında ekip ruhuna önem verir, çatışma mantığından uzak dururum... Düşünmeden konuşanlardan hoşlandığım söylenemez, konuşurken sözcüklerin dikkatli seçilmesi taraftarıyım... Gereksiz sohbetler yerine gözlemlemeyi ve okumayı severim... Detaylar benim için önemlidir ama gerek iş yaşamımda gerekse yazılarımda detaylarda boğulmayı sevmem...

Sevgili Can’ın dediği gibi ‘İşte yaşam... İşte ölüm… İşte sonsuzluk’
Tüm bu farkındalıklar içerisinde dışa dönüklük veya içe dönüklük hangisine daha yakınız veya uzağız? Bence bütün beceri bu dengeyi kurabilmekte! Dışa dönüklük tarafına çok yakınsak içe dönük özelliklerimizi, içe dönüklük tarafına çok yakınsak dışa dönük özelliklerimizi geliştirebiliriz. Bu hassas dengeyi bozmadan yola devam edebilmeyi çok önemsiyorum. Tarihte yolculuklar yapabilmek olmazsa olmazlarımdandı... Sanırım ruhsal yolculuklarıma da daha verimli, daha düzenli çıkabilmek olmazsa olmazlarım arasına giriyor!

Bilirsiniz genç yetenekleri yazmasını ayrı bir severim, bana enerji verdikleri gibi aynı zamanda benim kalemimi de ruhumu da beslerler. Onların başarılarını izledikçe kendi yeğenlerimin başarısıymış gibi mutlu olur, gurur duyarım. Bu seferki genç yeteneğimiz 24 yaşında ilk kitabını yazan Şair Baki Süha Ediboğlu’nun torunu Can! Kalemi oldukça kuvvetli olan genç yazarımızın ilk kitabı Karaköy`de Günbatımı 2013 yılında çıkar. Bu kitabı çıktığında ikinci kitabı olan Üç Nokta’yı ise yarılamıştır bile! Ve arayı soğutmadan ikinci kitabı ile üretken bir yazar olacağının kanıtlarını sunmuştur. Fantastik ve bilim kurgu kitapları yazmış fakat bunları yayınlatmamıştır. Şimdiler de ise son kitabı üzerine çalışmalarına devam etmekte olan Can en kısa sürede yeni kitabıyla aramızda olacağını müjdeliyor!

Can 1987 yılında Londra’da doğmuş, İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde okuduktan sonra University of Pennsylvania Sistem Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuştur. Amerika’ya gidene kadar kitaplarla arası çok da iyi olmayan Can, üniversitenin ikinci yılında kendini yalnız hissettiği bir gün Kürk Mantolu Madonna’yı okumaya başlamış ve Sabahattin Ali’ye olan aşkı onu kitapların peşinden sürüklemiş. Devamında ise kitaplara sarılıp bir daha da bırakamamış!

Birçok yazımda belirttiğim gibi Türk Edebiyatı’nın ölümsüz ustası Orhan Kemal’in gerçek hayatını, ev halini oğlu Işık Öğütçü’nün cümlelerinden birebir duymak zamanda sahici bir yolculuk adeta! Kolay kolay da yakalanamayacak bir fırsat aslında! Bu açılardan baktığımda gerek yeğenlerim, gerek öğretmen arkadaşlarım, gerekse öğrencilere Orhan Kemal Müzesi’ni ziyaret etmelerini ve Işık Öğütçü’nün babasıyla ilgili çocukluk anılarını, birebir kendi ağzından dinlemelerini isterim. Işık Bey öğrencilerle muhabbet etmeyi, onları yönlendirmeyi seven birisi… Her seferinde bu sohbetlerden inanılmaz keyif aldığını ışıl ışıl gözlerinden anlayabiliyorum! Çoğu zaman çocuksu, neşeli, hınzır bir ruh hali ile görsek de ara ara hüzünlü bir duygusallık yaşadığına da şahit olurum.

Bilirsiniz zamanda yolculukları hep sevmişimdir ama Işık Bey’in anıları ve keyifli muhabbetinin de katkısıyla adeta kitapların yazıldığı ve yaşandığı dönemlerde bulurum kendimi. Günümüze geldiğimizde ise kitap fuarları, yayın evleri, söyleşiler! Anlayacağınız Işık Bey’in tecrübesinden uçtan uca yararlanmak, bilgilenmek her ziyaretimde bana inanılmaz iyi gelmiş ve enerji yüklemiştir. Tüm bu güzellikleri düşününce genç yazarımız Baki Can Ediboğlu’nu da Işık Bey ile tanıştırmak istedim!

Ekmek kavgası veren yoksul kesimin yaşamını yalın ve gerçekçi bir dille yansıtan Türk Edebiyatı’nın güzel insanlarından Orhan Kemal’in oğlu araştırmacı yazar Işık Öğütçü ile okuyucularını düşünmeye sevk eden, derinliği olan, kalemi kuvvetli genç yazarımız Baki Can Ediboğlu buluşmasındayız artık! Işık Bey her zamanki güler yüzü, misafirperverliğiyle bizleri karşıladı. Anıların adeta dört bir köşeye yayıldığına şahit olduğumuz müzede, Orhan Kemal’in tüm hayat hikayesini anlatan fotoğraf çalışmasıyla sohbetimize başlıyoruz! Devamında yapıtlarının ilk baskıları, yabancı dillerde basılmış kitapları, Orhan Kemal’in babası Cumhuriyet’in ilk bakanlarından Abdülkadir Kemali Bey’in köşesi... Kullandığı daktilosu, kütüphanesi, eşinin elbiseleri diktiği dikiş makinası, oturduğu yatağı, yastığı, kullandığı küçük eşyaları… Ve hapishane köşesi…

Her kitap, her mektup, her obje, her detay hakkında sayısız soru ve cevaplardan oluşan sohbetimiz devam ederken eşsiz anlara da şahit olduğumu ifade etmeliyim! Can’ın dedesi Şair Baki Süha Ediboğlu ile Orhan Kemal’in tanışıklığının olabileceği ve edebiyat sohbetlerinde, dost meclisinde çekilmiş bir fotoğraf karesinin olma ihtimali! Böylesi anlamlı bir sohbete ilk defa denk geldim ve heyecanla dinlemeye devam ettim... Can da merakla dedesinden kalan hatıralar arasında fotoğrafın olma ihtimaline karşı halasıyla görüşüp, inceleyeceklerini dile getirdi.

Bilirsiniz ne zaman tarihten bir pencerede soluklanmak istesem zamanda yolculuklar yapmak vazgeçilmezlerimdendir. Hele hele bu yolculuklarımda dönemin tanıkları bana eşlik ediyor ise ayrı bir lezzeti olur! Böylesi anları kaleme alırken ben de parmaklarımın rüzgarlaştığını hissederim! Orhan Kemal – Baki Süha Ediboğlu tanışıklığı ile ilgili bu anlar da böylesi güzel zaman dilimlerimdendi!

Büyüleyici sohbetlerimiz arasında Orhan Kemal’in sihirli şapkalarından ilham almayı da ihmal etmedik tabi:) Sevgili Işık Öğütçü ve genç yazarımız Baki Can Ediboğlu ile birlikte yaşamı ekmek kavgası mücadelesi ile geçmiş büyük ustanın hayatını bir film şeridinden geçer gibi izlemek, anılarına dokunmak gibisi yok gerçekten!

Önemli edebiyatçıların sık sık buluşup çay kahve içtiği, değerli sohbetler yaptığı İkbal Kahvesi! Yıllar önce Orhan Kemal ve arkadaşlarının Nuruosmaniye’de gittikleri İkbal Kahvesi Işık Öğütçü tarafından babası ve İkbal Kahvesi’nin anılarının yaşatılması için müze altında yeniden hayat bulmuş! Sorular, fotoğraflar, mektuplar, kitaplar, yaşanmışlıklarla dolu onlarca obje, dede -babaannenin düğün gününde aldıkları 104 yıllık battaniye ve dört bir tarafımızı saran anılar… İşte biz de bu zaman tünelinden geçip İkbal Kahvesi’nde çay sohbetinde bulurduk kendimizi... Bu yazımda ‘Türk Edebiyat tarihinde çok özel bir yeri olan İkbal Kahvesi’ndeyiz artık’ diyemesem de bir sonraki ziyaretimizde İkbal Kahvesi’nde çaylarımızı yudumluyor olacağız.

Ramazan Bayram arifesi olduğu için İkbal Kahvesi sorumlusu Sevgili Turgay Bey memleket ziyaretinde olduğundan bu sefer sohbetimize Işık Bey’in ofisinde devam ettik. Ülkemizin gündeminden tutun da kitaplara, söyleşilere, kitap fuarlarına kadar acı tatlı birçok konuya değindik. Işık Bey’in kitap fuarlarındaki eğlenceli anıları, kitap severlerle birlikte geçirilen uzun zaman dilimlerinin keyfi açıkçası bana ayrı bir enerji verdi. Henüz kitabımda çok fazla yol alamamış olsam da Can’ın yayınlanmış ve yayınlanacak kitaplarını konuşurken ben de tüm bu tavsiyelerden kendi payıma düşen notları aldım tabi!

Kitapla, sanatla, kültürle bezenen yaşamları, dostları seviyorum! Böylesi güzel enerjilerle, keyif içerisinde daha nice başarılı işler çıkarmaya devam edeceğiz! Benim kitap çalışmalarım biraz daha zaman alacak ama Can’ın imza günlerine en kısa sürede gidip, söyleşilerine katılacağız... Çok az kaldı :)

Zaman tüneli yolculuğumuz ve keyifli sohbetlerimiz sonrası Işık Bey ile vedalaşıp müze karşısında yer alan kafede kahve molası verdik. 24 yaşında ilk kitabını çıkarmış olması nedeniyle ortak noktamız sadece yazmak gibi gözükse de Can’ın sistem mühendisi olması ve paralelde finans sektöründe çalışmaya devam etmesi fazlaca ortak noktamız olduğunun kanıtıydı. Fotoğraf çekimlerimin yanı sıra her türlü teknik desteği sağlayan, yılların eskitemediği dostlarımdan Erkan ise fizik mühendisi. Bu kahve sohbetinde kitaplar, yazı işleri, gezelim görelim ve teknoloji daha ne isteyebilirim ki!

Yazılarımı yazarken ve kitap çalışmalarımda teknik olarak alt yapı işlerime de çok önem veririm. Sistem analisti, proje yöneticisi rollerim düşünüldüğünde işim gereği sağlamcıyımdır da! Erkan’dan her türlü teknik desteği alabilsemde yazar dostu metin yazma programları ayrı bir araştırma gerektiriyor. Bu araştırmaya fırsat yaratamadığım için de devamlı ötelerim. Bir iki program denemiş olsam da word üzerinden bilindik yöntemlerle yazmaya devam ediyorum:) Can’ın kitaplarını yazarken kullandığı uygulamalara değindiğimiz an bende bir ışık daha yandı! Bu sefer yanan ışık teknolojik kısımdan! Daha kullanışlı, daha şık metin yazma program önerileri hazır bir şekilde bana sunuluyordu sanki:) Genç arkadaşlardan enerji alarak en son teknolojileri kullanmayı ve takip etmeyi ayrı bir seviyorum!

Okuma alışkanlıklarımız değişirken yazma alışkanlıklarımızın da değişmesi yadsınamaz bir gerçek! Kalem kağıtlardan, daktilolara, bilgisayarlara ve tabletlere doğru ilerleyen yazma sürecimiz... Günümüzde metinlerin neredeyse tamamı digital ortamlarda yer bulduğu için defter ve kalemden şaşmayanlardan olsak da yazar dostu programlarla tanışma zamanı er ya da geç gelecektir. Can’dan aldığım öneriler sonrası ruhuma uygun programı bulmak 2017 hedefim olsun :)

Gerek fotoğraf çekim gezileri, gerek yakın zamanda Maslak Genel Müdürlük binamızda yapacağımız fotoğraf sergisi, gerek yurt içi-yurtdışı gezileri, gerekse okunan-okunacak kitaplar... Uçtan uca derin bir sohbet içerisindeyiz! Kalemi kuvvetli yazarımızın aynı zamanda özgür ruhlu bir gezgin olduğunu öğreniyorum! Erkan zaten içindeki gezgin ruhu takip edip yurt içi, yurt dışı birçok farklı bölgede geziler yapar. Bu kahve molasında Can ve Erkan’ın özgür ruhu birleşince gitmediğim ülkelerdeki tatil anılarını heyecanla ve ilgiyle dinlemeye devam ediyorum.

Yaratıcı insan ruhu aynı zamanda özgür olan değil midir?
Sürekli mantık çerçevesinde düşündüğümüz ortamlardan çıkıp, hayal dünyalarına dalabildiğimiz sokaklarda öylesine dolandığımız, hayatın içinde olup bitenleri gözlemleyebildiğimiz anlarla beslenmez mi yaratıcı tarafımız? Gücünü kendinden alarak farklı ortamlara girip, yeni fikirler yaratmak, dünyaya bambaşka gözlerle bakabilmek gibisi yok! Ben yaşlı annem ve babamla yaşadığım için o kadar özgür ruhlu olamasam da hafta sonları veya izinlerimde, çoğu zamanda İstanbul içinde özgür ruhumu konuşturmayı çok seviyorum:)

Sohbetimiz devam erdenken Can’ın sabahları dörtte kalkıp yazdığını, tenis oynadığını, yoga yaptığını ve saat 09:00’da finans sektöründeki işinin başında olduğunu duyduğum an azmine ve isteğine hayran kaldım. Hafta sonları ise kalkar kalkmaz yazıya oturup en az bir saat yazıp sonrasında kahvaltıya gidermiş. Yazma aşkı böyle bir şey işte istikrar, ısrar ve disiplinle birlikte çok daha güzel başarılara imza atabiliyoruz!

Ve sohbetimiz arasında gördüm ki Sevgili Can konuştuğumuz birçok şeyi anında kurgulayıp ‘romanımda şurada kullanabilirim’ diyor. Çok genel bir konuyu konuştuysak ‘Bu konuda bir roman yazabilirim’ diyor. Konuşulan her şeyi anında metin olarak düşünebilmek! Açık söyleyeyim ben bunu yapamıyorum... Henüz başaramadım yani... Yazmayı çok seviyorum ama günün her anında her şeyi kurgulayamıyorum. Yazılarımın kurgularını çoğu zaman yürüyüşlerimde, serviste trafikte kaldığım anlarda düşünebiliyorum... Bulunduğum ortamlar gerek tarihi dokusu, gerek yaşanmışlıkları, gerek kişileriyle beni etkilemişse oradaki küçücük bir kıvılcımdan onlarca sayfa yazabilirim. Ancak hayatımın genelinde maalesef bu kurgu yapısı yok. Roman yazmak böyle bir şey sanırım! Her şeyi romanının bir kısmında nasıl kullanırım diye düşünüyor ve hayatının geneline yayabiliyor insan!

Sohbetimiz devam ederken Can buz tutmuş bir havuzda yüzdüğü anları anlatıyordu ‘Bunu yaşamam da iyi oldu aslında romanlarımda böylesi durumları daha iyi tasvir edebilirim...!’
Gerçekten etkileyici...!

Seviyorum bana enerji veren genç yetenekleri, minicik yetenekleri, zamana direnen ustaları... Yazılarımın tüm kahramanlarını ayrı bir seviyorum! Benim ilk kitap projemde böyle böyle olgunlaşıyor...

Yazardan Not1: Kahve sohbetimiz sürükleyici ve yoğun geçince biz açık alanda fotoğraf çekmeyi unutmuşuz sanki :)
Fotoğraf: Orhan Kemal Müze fotoğrafları Erkan Vuruşkaner

Yorumlar