Cihangir’den Çukurcuma’ya

Tarihten-Sayfalar

Farklı yaşam tarzlarını içinde barındıran, buram buram tarih kokusunu alıp, o ihtişamı bir anda yaşadığımız Tophane’yi, Cihangir’i sayfalarca yazsak bitiremeyiz. İki parça halinde yazmış olduğum bu yazılarımda ise belli başlı eserleri, kendi yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak ayrı bir keyif. Nerede kalmıştık dediğinizi duyar gibiyim: Fındıklı Molla Çelebi Camii`sinden başlayalım isterseniz!

Molla Çelebi Camii, 1561 yılında Anadolu Kazaskeri Mehmet Vusuli Efendi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Caminin 1723 ve 1724’te çıkan iki yangında harap olduğu, sonra aslına uymayan bir biçimde onarıldığı ve çöken son cemaat revakının yerini ahşaptan bir direkliğe bıraktığı bilinir. 1822 yılına kadar kalan direklik, 1958’de Vakıflar onarımı sırasında sökülerek şimdiki kargir revak yapılmıştır. Bu onarımda aslını yansıtmayan diğer bölüm ve öğeler de düzeltilerek cami klasik biçim ve görünümüne kavuşturulmuştur.

Molla Çelebi Camii ibadet için uğradığım camilerdendir. Bu ziyaretlerimden biri, Kanada’da çalışan arkadaşımın tatile geldiği dönem idi. Arkadaşım beni arayarak ‘hafta sonu camilere gidelim mi? ’ diye sordu. Tesadüf o ki aradığı gün kandil idi. Kandil gecesini tarihi bir camide, mükemmel akustik ve bunu tamamlayan mükemmel bir ambiyans içerisinde, mevlüt dinleyerek geçirmek inanılmaz güzel olacağından, ‘hemen bugün gidelim’ dedim. Camiye gittik, ibadetlerimizi yaptık, imam ile akşam namazımızı kıldık, mevlüt bekliyoruz. Daha erken, gelen olur diye düşünürken baktık ki imam da gitti. Bu duruma çok şaşırdığım gibi üzüldümde! Böylesi tarihi camilerde, kandil günlerinde mevlütler okunmalı diye düşünüyorum! İlginçtir ama mevlütün olmama ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Sonrasında hangi tarihi camilerde kandil günleri mevlüt okutuluyor diye araştıracaktım, maalesef henüz buna fırsatım olmadı. Aynı gece ise Üsküdar’dan eve dönerken, Tarihi Yeni Camii’inden yayılan mevlüt sesi kulaklarımızın pasını siliyordu, gerçekten çok etkileyiciydi! Bu tecrübeden sonra anladım ki kandil dahi olsa mevlüt dinlemek istediğimizde, bilgi edinmeden gitmemek gerekiyormuş. Benim fikrim bu özel günlerde her semtte en az bir camide mevlüt olmalı… Ve bu sosyal medyada duyurulmalı…

Ve tabii ki Cihangir: Kafeleri, tarihi binaları, müthiş boğaz manzarasıyla inanılmaz bir atmosferi bulunan, İstanbul`un en popüler, en güzel semtlerinden biri Cihangir İstanbul`a yerleşen yabancıların, birçok sanatçı, gazeteci gibi tanınmış simaların ikamet etmesiyle ilgi odağı olan Cihangir! Taksim`e yakın olmasından dolayı merkezi konumda olan Cihangir! Bir sokağında cıvıl cıvıl anlar yaşarken, bir yan sokağında sessizlik, sakinlik içinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz. İnanılmaz hoş bir havası var. Sanki Ege bölgesindeymişiz gibi ara sokaklardan kendini gösteren bir deniz! Anadolu yakasında Kuzguncuk’tan Selimiye’ye dek uzanan… Geniş kıyı ve yamaçları, Kız Kulesi’ni… Rumeli yakasında Boğaziçi’nin girişini... Tarihi Yarımada’nın iç kısımlarını ve onun üzerindeki Topkapı Sarayı’nı… Açık havalarda adaları bile görmeyi mümkün kılan panoramasıyla, İstanbul’un ‘en güzel manzaralı’ semtlerinden birisidir Cihangir!

Bu muhteşem manzarayı şuana kadar görmeyip, bu havayı solumadıysanız sizin için büyük bir kayıp! Sokaklarda gezen yerli yabancı ünlüleriyle İstanbul’un en gözde semtlerinden Cihangir! Tarihi binaları, boğaz manzarası, butik mekanlarıyla kendinizi çok özel hissedeceğiniz bir semt!

Cihangir Semti Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın küçük oğulları Şehzade Cihangir’in çok genç yaşta ölmesi üzerine, Kanuni Sultan Süleyman İstanbul’a hakim bu tepenin üzerinde 1559 -1560 yıllarında bir cami inşa ettir. Mimar Sinan tarafından yapılan camiye, Şehzade Cihangir’in adı verildiğinden bu semtin adı Cihangir olarak kalmıştır.

19. yy’ın sonları ve 20.yy’ın ilk çeyreğinde yapılan kagir binalar, büyük apartmanlarla semt yoğun bir yerleşim bölgesi olmuştur. Daha çok Gayri Müslim azınlıkların oturduğu Cihangir’e, 1920’den sonra akın akın gelip Pera’da biriken Beyaz Rus göçmenlerinin bir bölümü yerleşmiştir.Cumhuriyet’ten sonra da inşa ve gelişmesi devam eden Cihangir’in 1934 tarihli şehir rehberinde belirtildiği gibi birisi Cihangir, diğeri Pürtelaş Hasan Efendi adını alan iki mahalleden oluşmaktadır.

İstanbul’un birçok semti gibi Cihangir de zaman zaman yangınlara maruz kalmış. Fakat nüfus yoğunluğu yüksek olmadığından bu yangınlar, İstanbul’un ünlü yangınları kadar hasara yol açmamıştır. Cihangir 1930 - 1940 ve 1950’lerde Beyoğlu’nda eğlence yerlerinde çalışanların yanı sıra varlıklı bir kesimin lüks apartman dairelerinde yaşadığı, kentin tanınmış pek çok doktor ve diş hekimi muayenehanelerinin, özel dispanser ve polikliniklerinin bulunduğu bir semtti. 1960’larda başlayan Taksim ve Beyoğlu’ndaki bozulmaya paralel olarak Cihangir’de bozularak, bakımsızlaştı.

Cihangir’in yeşil alanı neresi derseniz… Tek yeşil alanı Sanatkarlar Parkı derim! Hem de nasıl bir yeşil alan! Güzel havalarda, kuytu bir köşe bulduğunuz anda saatlerce oturup, keyifle çayınızı yudumlarken kitap okuyabileceğiniz, bir şeyler yazabileceğiniz bir ortam! Eski ismi Roma Bahçesi olan Sanatkarlar Parkı’ndan Boğazı ,Karaköy’ü, devasa yolcu gemilerini, vapurları, İstanbul Modern’i ve onlarca insanı izleyerek, imkanları, imkansızlıkları, hayatı ve İstanbul’u düşünürsünüz.

Cihangir Camii: Ara sokaklardan bile kendini gösteren masmavi denizi, hemen hemen her yönden tarih fışkıran şehir manzaraları ile bir başkadır Cihangir! Cihangir’in manzarası ne kadar başka ise Cihangir Camii’nin manzarası gerçekten bambaşkadır! Marmara ve Boğaziçi’ne hakim yüksek bir tepe üzerinde olan Cihangir Camii’nin bir tarafında İstanbul Boğazı, diğer tarafında Haliç! Sağ çaprazında Tarihi Yarımada, sol çaprazında Kız Kulesi… İbadet için veya ziyaret için gittiğiniz cami tarihi özelliklerinin yanı sıra, eşsiz manzarası ile inanılmaz boyutlara taşır sizi!

Cihangir Camii, ilk olarak 1559 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından 22 yaşında Halep’te ölen oğlu Şehzade Cihangir anısına Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Caminin günümüzdeki hali ise II. Abdülhamid tarafından 1889’da yaptırılmış olup, Mimarı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Yalnız belirtmeliyim ki iç mekanı diğer camilerden kesinlikle farklı olan bir camii! Hatta mihrap kısmı şaşırtıcı bir şekilde çok farklı! Her camide hissettiğim huzuru bana vermeyen bir görünüm. İç mekan restorasyonunun neden, niçin bu şekilde olduğu araştıracağım konular içerisinde yerini aldı.

Cihangir Camii`inde benim en çok dikkatimi çeken ve rahatsız eden durum ise imamın bizleri azarlayacak şekilde davranmasıydı. Oysaki katıldığım tur bu konularda inanılmaz düzenli, tertipli çalışır. Tüm izinler alınmıştır. Bunlara rağmen imam efendi biraz farklı davrandı. Hatta o günlerde diyanet işlerine kadar bildirip, üslup ve tarzın kötü olduğu bilgisini verecektim fırsat olmadı! Özellikle tarihi camilerde yaklaşımı, üslubu uygun imamlar görevlendirilmelidir. Aslında şuana kadar gittiğim onlarca camide böyle idi. Ama Cihangir Camii’inde inanılmazdı bu durum! İmam efendinin sinirli tavırları dışında Cihangir Camii gerçekten görülmesi gereken çok özel camilerden! Genelde Kabataş Motor iskelesinde inip, aynı sırada olan Kılıç Ali Paşa, Nusretiye ve Molla Çelebi Camii`lerine gidip, ardından İstanbul Modern’in eşsiz manzarası eşliğinde yemeğimi yiyip, sergi gezdiğim için Cihangir Camii`sine bende bir daha gidemedim. Cihangir Camii ile ilgili sonraki programlarım ise camiye gidip o eşsiz manzara eşliğinde ibadetimi yapıp, devamında Cihangir sokaklarının, kafelerinin keyfini çıkarmaktı. Şuana kadar neden gidemedim bilemiyorum. Sanırım imam efendiden çekindim... Aklımda olan ve en kısa sürede yapmak istediğim ise annem, babamla giderek hem ibadetimizi yapmak, hem de o güzel manzarayı annem babamla paylaşmak.

Firuz Ağa Camii: Firuzağa tarafından 1491 yılında inşa edilmiştir. 1823’de çıkan büyük Cihangir yangınında cami ve çevresi harap olmuştur. Aynı yıl içerisinde Sultan II. Mahmut tarafından tadil ve tecdid edilmiştir. Camii iki katlı olup, üst katta camii, alt katta ise dükkanlar bulunmaktadır. Duvarlar kargir, çatısı ahşap, minaresi tek şerefeli ve tuğladandır.

Firuz Ağa Camii’nin ortamı, etrafı her zaman bana inanılmaz hoş gelmiştir … Yan kafede kahvenizi yudumlarken dahi yakından gelen ezan sesiyle ruhen tazeleniyorsunuz.

Çukurcuma Çukurcuma denince aklımıza antikacılar, eskiciler, tarihi yapılar, Masumiyet Müzesi, sergiler, etkinlikler ve sokak kedileriyle ünlü çok hoş bir sokak gelir değil mi? Çukurcuma, İstanbul’un eski semtlerinden biridir. Sahile bakan bir yamaç üzerindedir. İstiklal Caddesi ile Sıraselviler Caddesi arasındadır. Her iki caddenin de kot olarak aşağısındadır. Ve adı üstündedir, çukurdadır.Bir sokak köşesinde antik sütun başları, aynalar, diğer bir sokak köşesinde eski araba tekerlekleri sizi bekler. Çukurcuma’nın ünü sadece Türkiye sınırlarında değil, sınırlarımız dışında da ses getirmiştir. The Guardian`ın seyahat ekinde Çukurcuma ile ilgili bir makale yayınlanması, yakın geçmişte semtin adını tekrar duyurmasını sağlamıştır. Çukurcuma Camii, Çukurcuma Hamamı… Birçok Türk filminde yer alan Cihangir Konağı… Zevki Kadın Sibyan Mektebi, Zevki Kadın Çeşmesi…Karabaş Tekkesi, Kadiri Hane Tekkesi gibi bir çok tarihi yapıyı da gezip görebilirsiniz.

Tophane’den Cihangir’e uzana bir yolculuğa çıktığınızda… Farklı yaşam tarzları, tarihi binalar, manevi değerler, yaşanmışlıklar ve muhteşem manzaralar eşliğinde İstanbul’un tam göbeğinde olup, İstanbul’dan bir o kadar uzaklaşmak elinizde!

Yorumlar