Caferağa Medresesi

Ayasofya’nın-Gölgesinde

Ayasofya’nın gölgesinde daracık arnavut kaldırımlı bir yol ve bu yolun üzerinde gizli bir mücevher! Sultanahmet Meydanı’ndan veya Soğukçeşme Sokak’tan gelirken kalabalığı, gürültüyü, keşmekeşi geride bıraktıran, arka bahçe tadında tarihi bir mekan! Şehrin göbeğinde fakat şehrin bütün karmaşasından uzak eski İstanbul`u hissettiren nadir mekanlardan! Neşe ve huzurun içinizde biriktiği, çok samimi, aydınlık, bilgi dolu bir mekan! İstanbul`un merkezinde sıcacık, sevimli, küçük bir sanat müzesi adeta! Eski taş merdivenlerden inerek Geleneksel Türk Sanatları ve müzik çalışmalarıyla çevrili bir avludasınız artık! İstanbul`un şaheserlerinden bir diğerinde!
Hep söylerim, tarihi binaların sanat için kullanılması sanatın boyutlarını, ihtişamını daha bir gözler önüne serer ve beni inanılmaz etkiler. Caferağa Medresesi’de sanatın tarihi mekanda hayat bulduğu bir nokta! Huzurdur, müziktir, sanattır, kültürdür Caferağa Medresesi!

Işıltılı, eşsiz bir avluda Türk kahvenizi yudumlarken kitap okumak, bir şeyler karalamak, dostlarla sohbet etmek gibisi yok. Ortamın dinginliği, sakinliği içinize huzur, dostlarla sohbetinize daha da bir keyif katarken, yediklerinize, içtiklerinize de katbekat lezzet katıyor. İstanbul`un bahardan kalma günlerinin tadını çıkardığımı itiraf etmeliyim. Bahar dönemlerinde ise apayrı bir güzel olur Caferağa Medresesi!
Benim de ilk defa gittiğim, huzur bulduğum, tekrar tekrar gitmek isteyeceğim, sakin, dingin, ferah, buram buram tarih, sanat kokan bir yer Caferağa! Avlusunda kurulu masalarda çayınızı, kahvenizi yudumlarken ney dinletisi eşliğinde, renklerin ahenkle dansına şahit olmak keyfinize keyif katacak. Eski taş merdivenlerden indiğiniz ve o muhteşem kapıdan giriş yaptığınız anda Mimar Sinan’ın büstü sizi karşılar. Avlu ise Geleneksel Türk Sanatlarını yeni nesillere tanıtmak, öğretmek, yaygınlaştırmak, doğru üretimler yapmak amacıyla atölye çalışmalarında kullanılan küçük küçük odacıklarla çevrili. İşte bu ilham verici avluda kitabınız okuyup, kahvenizi yudumluyorsunuz!

Caferağa Medresesi’nde tüm Türk El Sanatlarını bir arada görebilirsiniz. Birbirinden değerli eğitmenlerden el sanatları hakkında bilgi alıp, uygulamayı canlı izleyebilir, hatta örneklerden satın alabilirsiniz. Ayrıca Caferağa Medresesi yıllardır turizm acentaları ve rehberlerle işbirliği içerisinde çalışarak, ülkemize gelen turistlere günü birlik sanatsal eğitimlerde vermektedir. Avluya adımınızı attığınız anda bu odacıklarda yer alan eğitmenler, öğrenciler hatta avludaki misafirlerin büyük bir aile olduğunu görürsünüz! Bu özel tarihi mekanda yer alan el sanatları kurslarının fırsatı olanlar tarafından mutlaka takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her odasında yaratıcı, yetenekli, aydınlık, samimi eğitmenle eşliğinde Geleneksel Türk El Sanatları görmek, hatta yapmak için büyük bir fırsat!

Mimar Sinan`ın yüzyıllara meydan okuyan şaheserlerinden biri Caferağa Medresesi… Buram buram tarih kokan, huzur verici avlusu, şark odaları, sergi odaları, büyük salonuyla kültürün, sanatla, tarihle birleştiği önemli bir merkez. Kendimizi rüzgarın akışına bıraktığımız anlarda bulmamız gereken en doğru adres! Mimar Sinan`ın bu güzel eserinde yüzyıllar öncesinin huzurunu, sakinliğini yakalayıp, günümüz koşturmalarından saatlerce uzaklaşabiliyorsunuz! Şaşaa olmadan, sade, zarif, abartısız ve sıcacık… Adeta kucak açıyor size!

Hafta sonu çok uzun süredir tanıdığım dostum, sırdaşım, biricik arkadaşım Özlem`le beraber bir kahve içmek, huzurlu bir ortamda ruhumuzu dinlendirmek için Caferağa Medresesi`ni tercih ettik ve soluğu orada aldık. Medresenin o muhteşem ambiyansını, büyüleyici ruhunu, havasını solumak için gittiğimizde, çok şirin bir şark odasında bulduk kendimizi… Yeteri kadar zamanımız olsaydı yazımın tamamını orada bitirebilecek enerji, heyecan ve duyguyla doldum. Uzunca bir süre şark odasının büyüsüyle sohbetimize devam edip, okuyup, yazdık, fotoğraflar çektik. Pek tabi, yemeklerimiz, kahvelerimiz, çaylarımız bu arada gelip gitti. Medresenin kafesinden gelen her siparişimiz birbirinden lezzetliydi. Talip’in güler yüzlü, hoş sohbet servisinin yanı sıra rengarenk şark odasının da etkisiyle içtiklerimiz, yediklerimiz katbekat lezzetlenmeye devam etti. Şark odasına kendimizi attığımızda bıkkın, yorgun bir şekilde kahvemizi içmek ne kelime! Heyecan ve neşe içerisinde coşkun bir ırmak gibi kabımıza sığamıyorduk. İşte bu özel tarihi mekanları popüler mekanlara tercih etmemin en temel özelliklerinden biri de budur. Her zaman özel bir enerji verir bana bu eşsiz mekanlar! Ve birçok arkadaşım da bu güzel enerjime ortak olur… Paylaştıkça artarak çoğalır tüm güzellikler!

Şark odasından ayrılmak hiç içimizden gelmiyor. Ancak hava kararmadan tüm atölyeleri gezmek istiyoruz. Bu nedenle şark odasına veda zamanı… Çoğu atölyede ders olduğu için sadece uzaktan bakmakla yetinebildik! Cam’dan ebru yapan bir öğrenciyi izlerken renkler resmen suyla dans ediyordu. İnanın izlemesi bile insanı dinlendiriyor! Her atölyenin önünde ilgili materyalleri görüyorsunuz. Seramik fırınları, satışa sunulmuş ürünler… Dünyanın tüm renkleri bir arada! Renklerin Fantezisi adeta!

Ve tabi Garfield, tombul sinirli kedi! Aynı zamanda komik kedi! Ama bir o kadar da karakteristik, asil bir kedi! Öyle herkese sırnaşıp, oynaşmaz. Ne de olsa medrese, hem de Caferağa Medresesi’nin Garfield’ı o! Mağrurluğu işte bundandır! Sert bakışları, uzun uzun tüyleriyle Caferağa Medresesi’nin vazgeçilmezi Garfield’ı! Ama maalesef ben de tanışamadım kendisiyle benim gittiğim hafta veterinerdeydi. Giderseniz mutlaka görülmesi gereken canlı kanlı değerlerden biri Garfield!

Ve artık Caferağa Medresesi’nede veda zamanı! Bu mistik atmosfer bir süre daha devam etsin istediğimiz için Yerebatan Sarnıcı’ından aşağıya bıraktık kendimizi… Keyifle Gülhane Parkı’na kadar yürüdük. Artık İstanbul’un hengamesine girmek üzereyiz… Yumuşak bir geçiş olması için arayı bulacak şık bir mekanda, klasik müzik eşliğinde son kahvemizi yudumladık.

İstanbul’un keşmekeşinde savrulma zamanı artık! Tramvay’da yer bulma telaşı, devamında oldukça kalabalık bir tramvay yolculuğu… Ve motor ile Boğaz’dan geçiş, muhteşem boğaz esintisi, deniz kokusu… Kalabalık, kargaşa olsa da hiçbir zaman vazgeçemeyeceğim özel tatlar bunlar! Arada bir de olsa ruhunuzun dinlenmesine fırsat verin! En azından İstanbul’dan kaçmak istediğiniz günlerde mutlaka ziyaret edin Caferağa Medresesi’ni! İstanbul’un tam merkezinde, ama bir o kadar da uzak olmak işte bu!

Yazardan Not:
Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından işletilen, Geleneksel Türk El Sanatı Atölye çalışmalarının yapıldığı, 1500’lü yıllarda Mimar Sinan tarafından yapılan Caferağa Medresesi, her sene ekim ayında başlayan el sanatları çalışmaları ile tüm sanatseverleri ağırlıyor. Hafta içi ve hafta sonu seçenekleri mevcut olup, sadece Pazartesi günleri kapalı Caferağa Medresesi. Üç aylık dönemler halinde düzenlenen kurs programına katılan kursiyerler, dönem sonunda katılım sertifikası almanın yanı sıra bu tarihi mekanda düzenlenen ‘Geleneksel Caferağa Medresesi Eğitmen ve Öğrenci Sergileri’ günlerinde, yaptıkları eserleri sergileme imkanına da sahip oluyor. Atölye çalışmalarında Ebru, Hat, Tezhip, Minyatür, Seramik, Mozaik, Resim, Çini, Porselen Desenleme, Sıcak Cam Desenleme, Dekoratif Süsleme, Kurdele Nakışı, Kuyumculuk, Takı, Osmanlıca, Fotoğraf Eğitimi yer almaktadır. Müzik çalışmalarında ise Ney, Ut, Gitar!

Yorumlar