`Klasik` Bir Oyun

Klasik Müziğin-Oyun Bahçesi

Öyle genç, öyle yetenekli müzisyenler düşünün ki konser anında sadece müziklerine odaklansınlar… Konser sonunda ise mahcup, sevgi dolu, çocuksu, mutlu, ışıl ışıl gözlerle teşekkürlerini sunsunlar! O çocuksu, mahcup halleriyle birbirlerine attıkları kaçamak bakışlar, gülümsemeler… Bakışarak konuşup beraberce ortaya bir ürün çıkarmaktan, bir bütünün parçası olmaktan mutluluk duyan genç yetenekler! İşini yaparken büyüdüklerine, sonunda da devleştiklerine şahit olacağınız genç yetenekler hepsi!

Hep ciddiye alınmış olan klasik müziği icra ederken oyun oynayan çocuklar gibiler! Dünyanın farklı coğrafyalarından bestecilerin eserlerini yorumlayarak mekan değiştiriyorlar, zaman değiştiriyorlar… Bunlar hep oyunun bir parçası! İronik ve oldukça renkli...
Çıkış noktaları, sanatçıları oyun oynayan çocuklara benzeten Freud olsa da… Klasik müziğe mesafeli duran gençleri samimiyetlerine, heyecanlarına inandırmak için ciddiyetle, masumiyet karışımı, samimi bir isim olan ve Latince ‘oyun’ anlamına gelen Ludus’u seçmişler. Zaten sahnede oyun oynayan genç müzisyenlerden oluşuyor ‘Ludus Ensemble’! Ülkemizde böylesine pırıltılı eylemleri görmek, desteklemek ve bu oyuna dahil olmaya ne dersiniz?

Fark ettiğiniz üzere Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Salon Konserlerindeyiz!
Gencecik müzisyen arkadaşlarımızla birlikte olmaktan apayrı bir keyif aldığımız, çok özel ve güzel bir gece! Zerhan ve Süveyda Hanım Piyanist Elif Gökçe Tuğrul, Viyolonist Banu Selin Aşan ve Çellist Seren Karabey`den oluşan Ludus Ensemble topluğunu ağırlıyordu. Grup aslında 4 yetenekli gençten oluşuyor. Ancak bu özel geceye Tuna katılamamış, Elif, Banu ve Seren bizlere müzik ziyafeti sunuyorlardı. Pırıl pırıl gençler yaptıkları ve ürettikleriyle bizim geleceğimiz! Böylesi gençleri gördükçe içime umut tohumları ekiliyor, heyecanlanıyorum. Bu kara günlerde dahi, geleceğe umutla bakmamı sağlayan özel genç yetenekler!

Üç çiçek bir böcek olarak çok güzel ve etkili bir birliktelik! Ludus Ensemble 2013 yılında eğitimlerini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamlayan yetenekli 4 genç müzisyen tarafından kurulmuş. Banu Selin Aşan, Tuna Erten, Seren Karabey ve Elif Gökçe Tuğrul Ludus Ensemble’ı kurarken; 2000’li yıllarda İstanbul’da yetişmiş genç klasik müzik yorumcuları olarak, ‘sunacağımız şey ne olmalı’ diye çok düşünmüşler. Tüm eğitimlerini Türkiye’de alan gençler, bunun hakkını vermenin yanı sıra çok renkli bir kültüre de sahip olduğumuzdan, repertuvarlarında mutlaka Türk bestecilerine yer vermeyi misyon edinmişler. Onun dışında 16. ve 17. Yüzyıldan başlayan zengin bir repertuvar var ellerinde! Bir günümüzden, bir geçmişten, bir o ülkeden, bir bu ülkeden! Klasikleşmiş bir klasik müzik repertuvarlarından farklı olarak renkli bir şeyler sunmak istiyorlar!

Yola çıkış şekilleri biraz ilginç... Seren ile Banu’nun ara ara birlikte çalışmaları olmuş. Ama asıl yolculuk Tuna’nın Banu’nun aklına Johannes Brahms çalma fikrini sokması ile başlamış! Sonrasında Gökçe’nin de dahil olduğu ve ‘Neden böyle bir şey yapmayalım’ diyerek çıktıkları bir yolculuk! Hem Türkiye’de, hem Dünya’da klasik piyano triosu dışında kornolu trio pek sık rastlanan bir şey değilmiş. ‘Bakalım yaylı sazlarla nasıl olacak?’ diyerek çıktıkları bu yolculuk sağlam adımlarla devam ediyor. Daha birçok farklı projeleri var! repertuvarlarının zaman dilimini genişlettikçe, yani özellikle yakın geçmişin ve günümüz bestecilerinin ultra çağdaş eserlerini klasik, romantik eserlerle beraber sundukça Ludus konseptini daha iyi gösterebileceklerine inanıyorlar. Hem yurtdışında, hem yurt içinde çok kıymetli müzisyenlerin yetiştiğini düşünürsek, bunların arasında yer alabilmek, fark edilebilmek için yapılanın dışında farklı bir şeyler yaparak bu yola çıkmak oldukça akıllıca değil mi?

Ludus Ensemble üyeleri nasıl ki sahnede devleşiyorlarsa bünyesine seçkin enstrümancıları katarak büyümeyi ve bir chamber ensemble olarak, dinleyicilerini zamanın ve mekanın ötesi yolculuklara davet etmeye devam edecekler… Ve bu yolculuk da klasik müziğin heyecan veren renkli dünyasını paylaşarak, büyümeye devam edip devleşeceklerine inancım tam!

Oda müziği yapmak kolay bir şey mi peki? Hakimiyet konusunda eşdeğer müzisyen bulmak bir yana odanın içinde, dışında anlaşabileceğiniz müzisyen bulmak gerçekten zor. Prova alanı dışında da anlaşmak, birbirleriyle keyifli zamanlar geçirmek çok önemli! Oda müziğinde hem solist, hem de orkestra elemanı gibi beraber çalmaktan çok büyük zevk ve keyif alıyor bu genç yetenekler! Ve bunu dinleyicilerine inanılmaz yansıtıyorlar. Oda müziğini her dinlediğimde inanılmaz keyif almış ve mutlu ayrılmışımdır. Keyfimin katbekat artmasının nedeni ise herkesin bir parça bir şey katarak ortaya çıkardığı bir ürün olması! Bu parçalar tamamlanınca eser de tamamlanıyor. Bir parça eksilse eser de bozulacak. Grup üyeleri bunun bilincinde olup, varlıklarının ne kadar önemli olduğunu görüyorlar. Bütünün ayrılmaz parçaları onlar!
Bu geceyi özel, farklı kılan ise gencecik yeteneklerde tüm bu söylediklerimi görüp, hissetmem! Ve sahnede adeta çocuklar gibi cıvıl cıvıl oyun oynamaları! İtiraf etmeliyim, konser anında bizim oturduğumuz kısım da cıvıl cıvıldı:) O an hissettiklerim, bana geçen duygular, yakaladığım mimikler... Her şey ama her şeyi kısa kısa not alıyorum. Erkan ise sıranın başında aralarda fotoğraf çekiyor. Tüm bunları etrafımıza rahatsızlık vermeden yapmaya çalışıyoruz. Sonuç da böylesi güzel müzik ziyafetini bölmek, etrafımızdaki müzik severleri rahatsız etmek istemeyiz. Benim hemen yanım da ise bir bey vardı. Genç yetenekleri kameraya çekiyordu. Bizim tarafta hummalı bir çalışma var anlayacağınız. Konser bitiminde ise bayanlardan biri Beyefendi’ye ‘Gençlerden biri kızınız mı?’ diye sordu. Gözlerinin içi gülerek cevap verdi beyefendi ‘Evet çellistin babasıyım...` Bütün duygusal anlara bu kadar yakından şahit olmak ise benim şansımdı sanırım! Gerçekten ufacık kızınız büyümüş ve böylesi güzel, sağlam adımlarla mesleğinde ilerliyor. İnanılmaz gurur verici bir şey! Tüm bu güzel duyguları beyefendinin yüzünde, gözlerinde görmek ise beni ayrıca keyiflendirdi, duygulandırdı. Tüm bu duygu seli içerisinde Selen’in babasını bende tebrik ederek büyük salona geçtik.

Zerhan Hanım ve genç yeteneklerimizle fotoğraf çektirdiğimiz sıralarda da beyefendi aynı ortamdaydı. Bu güzel, gurur dolu, sevgi dolu anlara şahit olmak gerçekten büyüleyici, heyecan verici. Yılların emeğinin mükafatını bu şekilde almak ne kadar güzel değil mi? Böylesi pırıl pırıl gençliğin yetişmesinde örnek oldukları için buradan da tekrar sevgilerimi iletiyorum eli öpülesi babalarımıza, annelerimize…

Üç çiçek bir böcek demiştik hatırlarsanız :) Bir de müzikal anlamda bakalım Tuna’nın durumuna… Bu kadar yaylının içinde bir tane nefesli olmak nasıl bir şey acaba? ‘Hem zor hem zevkli’ diyor Tuna! Çünkü oda müziği eserleri genelde yaylı ve piyano üzerine yazılmış... Korno, keman ve piyano için eserler oldukça azmış. Bu üçlü için belli başlı trioları yazmış olan besteciler Johannes Brahms, Duvernoy, Berkeley ve Ligeti. Dört genç yeteneğimiz de bu bestecilerin, bazı eserlerini kendileri uyarlıyorlarmış. Gerek teknik açıdan, gerek müzikal açıdan zorluğu ayrı olsa da Tuna ‘Bakır enstrüman olarak yaylı bir grubun içindeyim ve onlar gibi çalmam, onlara uymam lazım’ diyor. Her ne kadar dört yeteneğimizi bir arada dinleyememiş olsam da, kayıtlarından dinlediğim kadarıyla bakır enstrümanın yaylı grubuna inanılmaz uyduğunu düşünüyorum. Umarım en kısa sürede bu özel grubu birlikte dinleyebiliyor olacağız.

Yolunuz her daim açık olsun... Pırıl pırıl, aydın genç yeteneklerimiz!

Yazardan Not 1:
Banu Selin Aşan - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Prof. Çiğdem İyicil’in Keman sınıfından mezun oldu. Halen’de MSGSÜ’de İyicil ile yüksek lisansa devam etmekte ve öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Ayrica, Hamburg`da Hochschule fur Musik und Theater`de Oda Muzigi Master Programi`na kabul edildi ve Ekim 2014’ten itibaren eğitimine burada devam edecek... Selen Kayabey - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Prof. Reşit Erzin viyolonsel sınıfından mezun oldu. MSGSÜ’de yüksek lisansına devam etmekte olup istanbul Devlet Opera ve Balesin’ de Müzisyen olarak çalışıyor. Ayrica, Hamburg`da Hochschule fur Musik und Theater`de Oda Muzigi Master Programi`na kabul edildi ve Ekim 2014’ten itibaren eğitimine burada devam edecek...
Elif Gökçe Tuğrul – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı`da Prof. Hülya Tarcan’ın piyano sınıfından mezun oldu. Yüksek lisansını MSGSÜ’de tamamladı ve doktorasına Sanatta Yeterlik`e programı ile devam ediyor. Aynı zamanda konservatuarda öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Ayrica, Hamburg`da Hochschule fur Musik und Theater`de Oda Muzigi Master Programi`na kabul edildi ve Ekim 2014’ten itibaren eğitimine burada devam edecek.
Tuna Erten - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı`da mezun. MSGSÜ’de Yüksek Lisans`i devam ediyor. Korno hocalari Cem Köse ve Mahir Kalmik. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasında korno sanatcisi olarak calisti. Şu anda da Frankfurt Opera Orkestrasi`nda korno sanatcisi olarak calisiyor.

Yazardan Not 2:
Türkiye’den başlayarak, yurtdışında da önemli işler yapmak isteyen 4 yetenekli gencimizin mesajlarını da iletmek isterim; ‘Dinleyicilerimiz ile müziğimizi paylaşmak istiyoruz. Salonumuza gelsinler, müziğimize dinlesinler, alkışlarını bizden esirgemesinler.` Ve bu özel grup, 2013’te bir araya gelseler de senelerdir birbirlerini tanıyorlar. Çalışma saatleri dışında da bu hayatı birlikte paylaşıyorlar. Aynı tutkuyla, aynı keyifle, aynı neşe ile çalışıyorlar. Bu gerçekten büyük bir şans onlar için! Bir araya gelip kısa sürede dağılan grupların kaderini yaşamayacaklarına inanıyorlar! Ve uzun soluklu işler başaracaklarının sinyalini şimdiden verebiliyorlar bizlere! Oda müziği yaparken en önemli şeyin deneyim kazanmak olduğunu belirten gençler; Bu deneyimi de verecekleri konserlerle sağlayabileceklerini ifade ettiler!

Türkiye’de ve İstanbul’da konser verdirme açısından biraz daha genç müzisyenlere yardımcı olunup, önyargısız olunması… Bu konuda en önemli ricaları ise igili kurumların, genç müzisyenlere destek olmaları!

Aynı zamanda Elif, Banu ve Seren Hamburg Hochschule für Musik und Theater Hamburg Oda Müziği Master programına kabul edildiler. Prof. Nicklas Schmidt ile çalışacaklar. Ekim 2014’ten itibaren eğitimlerine orada devam edecekler. Çok çalışıyorlar ve amaçlarına ulaşıyorlar. Bu anlamda da ciddi sponsor ve burs arayışına girdiler. Ayrıca, Yurtdışı festivaller için finansal anlamda da desteğe ihtiyaçları var. Umarım en kısa sürede gerekli bursu ve sponsoru bulabilecekler!

Yorumlar